valla anne babaya izletmelik, yoğun dramlı, çok güzel film: the saint of fort washington (yabancı film de yazdığınız için önerdim).

bunun dışında dar alanda kısa paslaşmalar, tabutta rövaşeta olabilir. benim son dönemlerde izlediğim en iyi türk filmi "işe yarar bir şey" idi, onun arkasından "ahlat ağacı" gelir. ama işe yarar bir şey'in dvd'sini bulmak çok zor.

kelebeğin rüyası

www.imdb.com

(bkz: Dar Alanda Kısa Paslaşmalar)
(bkz: Laleli'de Bir Azize)
(bkz: Gemide) -bu biraz tehlikeli :D -

Özellikle dar alanda kısa paslaşmalar'ı sevecektir baban

(bkz: Limonata)

agora

www.imdb.com

Limonata
Almanya Willkommen in Deutschland.

"Aile Arasında" yeni dönem Türk filmleri arasında önerebilirim. Kalitesi tartışılır elbet ama "Mandıra Filozofu" tarzı adını hatırlayamadığım başroldeki kişinin çektiği filmleri de severler muhtemelen. 2010 sonrası için ilk aklıma gelenlerden biri "Uzun Hikaye" tam aile ile izlenecek türden film.

Türk filmi - Güle Güle
Yabancı - Les Invasions Barbares

sonbahar
(bikaç açık sahne sadece)

unutmuşum:

filler ve çimen

limonata eğlenceli gibi görünse de, fazla uzatılmış ve yavan bitirilmiş. izlenebilir ama sabırsız babalar için eliniz >> tuşunda olsun :D

karşı taraf hatalıysa neden kaskon üzerinden gidiyorsun ki?? zorunlu trafik sigortanla halletmen lazım durumu

zorunlu trafik sigortasının anlamı bu zaten.karşı tarafa olan yükümlülük.kaskonun anlamı kendi aracına olan hasar.

1 günde hemen eksper atanmaz sigorta işleri uzun sürer. aceleci olmayın. araç tamire girse 1 günde çıkar mı?

bildiğim kadarıyla her durumda da aracınızı kaskodan tamir ettirebiliyorsunuz. karşı taraf tamamen kusurluysa sizin kasko firmanız masrafı karşı tarafın zorunlu trafik sigortası yaptırdığı şirketten tahsil ediyor. hem zorunlu trafik sigortaları çoğu zaman yetkili servislerle anlaşmalıda olmuyor. o yüzden kaskodan yaptırmak daha mantıklı bencede. sorunuza gelecek olursak kendi kasko şirketinizi arayıp durumu öğrenmek en doğrusu bence.

Sarhoş olacak kadar içmiyorum hiç, sorun ve lüzumsuz analize gerek kalmıyor.

Maalesef sarhoş olunca uyuyorum direk. Böyle çok geceyi mahvetmişliğim vardır.

son zamanlarda uykum geliyor genelde.

genelde çok ortaya dökmediğim yanlarımı ortaya döküyorum. yani karakterim x10 oluyor. başka bir karaktere bürünmüyorum. aynı senin gibi aslında

Normalde yapmaya utanacağım ama bi yandan da yapmak istediğim şeyleri yaparım. Mesela dans etmeyi bilmem. Ayık kafayla hayatta dans etmem. Ancak alkollü olduğumda dans ederim. çok iyi dans ettiğimi söyleyen karşı cinsler alkollü halime denk gelenler. Normalde o cevher yok bende.

sarhoş olunca direkt uyuyorum :) ama samimi bir arkadaşım var. adamın içinden resmen canavar çıkıyor. normalde sessiz, efendi adam, küfürbaz kavgacı birine dönüşüyor. ertesi gün anlatıyoruz yaptıklarını yerin dibine giriyor.

hayatım boyunca 5-6 kez sarhoş olmuşumdur herhalde. Sarhoştan kastım komple yamulduğum, koptuğum.. Sarhoşken içimdeki canavar ortaya çıkmıyor. Normalde yapmayacağım şeyleri de yapmıyorum. Gevşiyorum, gülüyorum.. Zaten arkadaşlarla beraberken güzel oluyor sarhoşluk.

Ah ulan üniversite yıllarım... Bir keresinde 6-7 kişi içmiştik evde. Herkes leyla oldu. Dışarıya çıkıp dürüm yiyelim dedik. Caddede yürürken geçen arabalara "beşiktaşım oleeey" diye bağırıyorduk. Sonra yolumuza devam ederken bir araba durdu, içinden 2 tane yarma çıktı ve bizi dövdü :) Hala muammadır o dayağı neden yediğimiz :))

üniversite yıllarımdan bu yana sarhoş olmamaya çalışıyorum.

sarhoş olunca her şeye gülüyorum, aşırı bir özgüven geliyor, insanlara normalde diyemediğim şeyleri söyleyebiliyorum.

genelde birincisi, bazen de her ikisi birlikte oluyor bende.

hani sakladığım kişiliğim gibi değil de, sarhoşken normalde olduğumdan daha zıpır, bıcır, konuşkan ve belki de biraz manikimsi modda eğlenceli olabiliyorum. sarhoşluk seviyesinin tavan yaptığı ender durumlarda bu halim, yapmak istemediğim şeyleri yapmama da yol açabiliyor. artık bu safhada mantıklı düşünce silsilesi olmuyor tabi, birden ikiye geçişimi fark edemiyorum bile. bu gecelerin sabahlarından tiksindiğim oldu 1-2 kez.

allahtan çok zor sarhoş olabiliyorum da zırt pırt yemiyorum bu naneleri. sarhoş olacak kadar içmemeye çalışan bir alkolik bildirdi dlkfds.

sarhoş olunca eğer eğlenme modumdaysam zaten yapacağım şeyleri daha eğlenerek yapıyorum ya da anksiyetem ortadan kalkıyor kafama takacağım durumlara amaan diyip geçiyorum. canım sıkkınsa ya da yorgunsam da direkt uykum geliyor.

Toprağı bol olsun Atkinson.

(bkz: arapası atkinson)

monopoly star wars

Ya kutu oyunu değil ama ben dün bir oyun duydum, biz onu oynayacağız. Most Likely To ismi, uygulaması varmış. Telefonunuza indiriyorsunuz ve uygulama size çeşitli girdiler veriyor. "Most likely to become famous/ ünlü olma ihtimali en çok olan" vs gibi şeyler. Aynı anda herkes buna uygun olduğunu düşündüğü kişiyi gösteriyor parmağıyla. En cok oy alan kişi shot yapıyor/içki içiyor vs Tabii özellikle saçma ve dalga geçen şeyler geliyor prompt olarak.

travial güzeldir

tombala.

yılbaşı ruhuna uymaz başkası.

cranium

garanti ediyorum

Cranium +1 benim en çok eğlendiğim, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığım kutu oyunu olmuştu.

codenames

kesin cevap veriyorum (bkz: dixit). fazlasıyla interaktif ve kolay öğrenilen bir oyun.

cranium dark +1 bizi de (5 kisi) epey egledi gecen yilbasinda. ama hafif alkolluyken daha cok sardigini itiraf etmeliyim.

Bence 2 oyun alın. Bir grup Catan oynasın diğer grup Trivial Pursuit oynasın, sırayla dönersiniz.

* "bu muymus demek istedigi diyorum "yazacaktım. Mobilim biraz zor oluyor yazmak

Yüksel Bilgili den karşılaştırmalı iktisat okullarını okuyun önce.
Onu teorileri ve bakış açılarını oturtmak için okuyun. Kısa notlar almanız yeterli. Sonra da
Zeynel Dinler hocanın kitabından çalışın. En basite indirgeyerek anlatan hocalardan biridir.

İktisatta çok fazla varsayım vardır. O dünyaya dalıp teorisyenler gibi düşünebilmeniz lazım. Bir ekonomide, farz edin ki tam istihdam durumu hakim, farz edin ki sadece iki ürün üretiliyor, farz edin ki üretilen her ürün satılıyor, farz edin..

khanacademy den dinlemiştim bu dersi ve çok rahat geçmiştim. bir iki konu videosu izleyerek sizde deneyebilirsiniz.

üniversitedeyken ben de mikro iktisattan nefret ederdim. kafam senin gibi basmıyordu. Bence açıköğretim kitaplarından bak.

Temel matematik bilgin varsa zorlamayacağın ders. Kendini esnaf gibi hayal et ve öğrendiklerini dükkanında uyguluyor gibi düşün. Mesela elastikiyet kavramı bu iş için müthiş bir konu.

Calculus ile beraber mantığını oturtmazsan anlamazsın. anladım sanarsın.

bir gün sana anlamadığını gösterirler...


önce matematik, sonra matematiksel iktisadi yöntemler sonra mikro..

eksiğin nerde olduğunu bul.

kpss hocalarından kpss kaynaklarından popüler hoca kitaplarından da uzak dur. Boş ezber.

alma. bi boka yaramaz o setler. Bence gidin biraz balık tutanları izleyin. Ne tarz makineler/oltalar kullanıyorlar filan.. 100-200 liraya size çöp satacaklar..

Deniz mi göl mü, nehir mi?

Denizse kıyı mi? Acikta mi?

Istanbul'sa av bayileri karaköy ve dekatlonda bulabilirsin.

Bimden aldığım olta 3 senedir sağlam duruyor.

@intern in the house, üsküdarda beykozda sahil kenarında ayda 1 belki 2 kez takılmalık bir şey işte. ömürlük bir şey aramıyorum zaten heves alsın yeter.

decathlon linkini alabilir miyim sizdeki oltanın? esnaflardan hayatta almam 200 tl lik alete 500 tl çekerler kesin.

Konuya göre ikisini de yapabiliyorum. Eğer ki keyif aldığım ve önem verdiğim bir konuysa, inanılmaz bir disipline sahibim. Yorulmam kolay kolay. Bıkmam, pes etmem. Ama öyle değilse de bir sallarım ki, uf.

hiç değilim. dağınık yaşamak çok güzel.

değilim. Çalışma masamı görsen ne kadar haklı olduğumu anlardın... Evraklarımı kaldırmaya bile üşeniyorum. Akşamları erken yatmak zor geliyor ama her sabah neden erkek yatmadığım için kendime kızıyorum. İstisnasız bu sürekli böyle.

değilim, olsam şu an çok daha iyi yerlerde olurdum heralde.

Canımın istediği konularda evet, acayip disiplinliyim hem de.

Genelde evet, disiplinli biriyim ama arada her insan gibi ben de sallıyorum.

Maalesef.........

hiç değilim. burada açtığım ikinci sorumun başlığı dahi "disiplinsizlik" hatta ama ilgi görmedi. hep son dakikacıyım, o yüzden feci pratiğimdir lakin bıktım dostum.
biri bana döve döve disiplin öğretse keşke çok ihtiyacım var :( tibete falan gidip kafayı kazıtasım var.

yatırandan masraf alınır.

bankayı arayıp sorun. bir arkadaşım garanti bankası eur hesabına 60 eur yatırdı. yatırırken 5 eur kesilmiş. ben çekerken banka 27 eur masraf kesti. hesaba geçen tutar 28 eur. hayaller 60 eur, gerçekler 28 eur oldu. esas parayı bankalar aldı.

nereden yatırdınız kendi hesabımın bağlı olduğu şube içinden çekerken masraf kesilmedi, yinede bankaya sormak gerek.

Ben işbank'ın Dolapdere hesabına havaalanındaki (AHL) şubeden döviz yatırıyorum. Masraf almıyorlar.

kendi şubenizden yaptığınızda alınmaması gerekir sanki

bu islem SWIFT olur. hesaplar ayni subede bile olsa $ transferi oldugu icin bu islemi elektronik olarak yaparsaniz, para Amerikaya gider ve oradan gere gelir. istege gore yatiran, alici, yada ortak olarak masraf bolusunur.

edit: tekrar okudum soruyu. farkli bir subeden vezneden yatirilacaksa masraf olmaz.

ingilizceden apartma
"at the end of the day" lafından geliyor.
bizde mis gibi "eninde sonunda" var halbuki.

@birsürüsorumvar'ın dediği gibi "at the end of the day"den geliyor.

ama bence "nihayetinde" daha uygun. salak salak dublajlar yüzünden herkes dublaj gibi konuşmaya başladı artık.

Ben ilk Nevşin Mengüden duydum epey sık kullanıyor.

nerede kullanılıyor ben hiç görmedim? normal bir ifade işte.

ingilizceden birebir çeviriyle dilimize girdi. oysa dilimizde yerleşmiş karşılıkları zaten vardı.

Dilimizde "son tahlilde" var bunu rahatça karşılayabilecek..

kuzuloğlu başlattı sanırım

bankacılıkta "gün sonu" terimi vardır. Gün içindeki işlemlerin, arka planda çalışan muhasebe hesaplarının durumu kontrol edilir. Belki günün sonunda terimi bankacılıkla da alakalı olabilir.

plaza dili veya kurumsal türkçe dediğimiz dilin bel kemiği bu ifade. arkadaşların dediği gibi "at the end of the day"in direkt çevirisiyle elde edilmiş. "bunda ne var normal bir söz öbeği" diyenler şunu göz ardı ediyor plaza dilinde geçekten o günün veya bir günün sonunu ifade etmek için kullanılmıyor, öyle olsa çok normal olurdu. "nihayetinde" anlamında kullanıldığı için bir tuhaf oluyor. normalde bu plaza diliyle dalga geçme geyiğinden çok sıkıldım, plaza dilinden daha can sıkıcı bence. ama tek istisnam bu kelime grubu. cidden tatsız.

Turkce diye ovundugunuz bircok sozcuk ve ifade aslinda Arapca. Nihayetinde ya da son tahlilde diyecegime iki tane Turkce sozcukten olusan gunun sonunda derim daha iyi.

Adaklık satan kişi keser parçalar verir zaten.cevresinde öğrenci yurdu falan varsa direk götürüp versin. Yada hangi sehirdeysen yaz mutlaka ihtiyaç sahibi çevresi olan vardır.

Adaklık satan yerler var. Internet üzerinden bulabilirsin. Mutlaka pazarlık yap. Onlar kesip, parçalayıp posete koyup teslim ediyor. Ücret almıyorlar.

Ihtiyaci olanları muhtardan ogrenebilrsin, yardim dernekleri de alıyor.

Benim de adağım var kararımı aş evinden yana verdim herkesin miğdeye benim adaktan gidecek hee hee ne güzel

Araç varsa ve üşenmezseniz 4 parçaya böldürüp fakir bir mühite gidip 4 tane gecekondu kapısını çalabilirsiniz.

Araç ya da zaman yoksa talebe yurtları bu iş için birebir, hem onlar parçalatmıyor da. Bütün olarak götürüyorlar buzhaneye asıyorlar lazım oldukça kesip kullanıyorlar zayiyat da çıkmıyor.

(bkz: lösev)

Lösev adak kesimi yapmıyor maalesef, haberiniz olsun.

Ben bu gibi durumlarda Üsküdar'da Aziz Mahmut'a gidiyorum. Adak merkezi var içeride. Tertemiz bir yerde kesip kendi aş evlerinde dağıtıyorlar.

bağışlanması açısından Umut Çocukları Derneği'ne bağışlıyorum bakırköyde kadın ceza evine giderken sağda kalıyor.

adak, kurban kesimi yerleri var. oralarda satın alıp kestirebilirsiniz. Zaten adağınızdan siz yada aileniz yiyemez. İhtiyaç sahiplerine bağışlanır adak. Ailenizden çevrelerindeki ihtiyaç sahiplerini öğrenip oralara bağışlayabilirsiniz.

Ben şahsen derneklere, öğrenci yurtlarına bağışlamaktan yana değilim. Suistimale çok açık bir durum çünkü.

kızılay adak kabul ediyor, site üzerinden araştırıp, iki tıkla başvuru yapabilirsiniz.

hani dersen ben uğraşamam edemem, vereyim bedelini yerine ulaştırsınlar bu şekilde olabilir.

Hangi şehirdesiniz bilmiyorum ama Ankara'da yakupabdal köyünde hayvancılık yapanlar var, ben birkaç sefer oradan almıştım. Hayvanı seçip pazarlık ediyorsun, adam kesiyor parçalıyor poşetlere koyup bagajına yüklüyor.
Yaşadığınız yerin yanında yöresinde hayvancılık yapanlar vardır, internetten bir bakın karşınıza çıkar mutlaka.

Sanırım Kızılay da adak kesimi yapmıyor, Lösev kadar ayrıntılı yazmamışlar ama bir koç ya da koyun bedeli dememişler. Bir hisse bedeli şu fiyat demişler, demek ki 7 hisse biriktirip bir büyükbaş kesiyorlar.

Kişi "bir koç/koyun/keçi" adadıysa bu kurumlar yoluyla adağı yerine gelmez.

O zaman profosörün dediği gibi "ayakkabıdan da kurban olur" konusuna döner iş.

En güzeli gözünüzün önünde kesilmesidir, Eyüp Sultan'da da güzel bir kesimhane var. Gözünüzün önünde keser teslim ederler, ya da aş evine bırakırsınız.

yardım kuruluşlarına vekalet vererek kestirebilirsin adağını.

www.kizilay.org.tr

evde oturup bira içerim herhalde

paramız olmadığı ve ankarada dışarıda her yer ateş pahası olduğu için -295 tl'ye basit bir meyhane, 150 tl'ye tek konser vsvs- evde oturacağız. tabii oturacak bir ev bulursak inş.

ben de gelirse kız arkadaşımla, gelmezse ev arkadaşımla evde geçireceğim. 3-5 bira içip film falan izleriz napcaz. çok şımarırsam mandalina, kuruyemiş alırım.

pazartesi günü izin koparabilirsem arkadaşlarla cümbür cemaat arkadaşın villasına gidip takılacağız. İzin olayını ayarlayamazsam evde oturup bira içicem :/

arkadaşlarla evde takılmaca

1 ocak nobetim var, evde takılır 11 gibi uyurum muhtemelen.

evde toplaşcaz arkadaşlarlan

Güzel bir film izleyip uyumayı düşünüyorum.
Dayanamam kendime bir şarap, kuruyemiş falan alırım herhalde.

sunsette masa ayırttım. şaka şaka:)) ev tabii ki.
evde takılcam. en iyisi evde takılmak. migros veya macro centerdan güzel şeyler alınabilir.

tam olarak @kablel +1500. en sikik yerler 300 den kapı açıyor.

Evde maks 100 TL'ye mal edebileceğimiz bir şekilde geçiririz muhtemelen. Hadi 150 de, istediğini de yersin.

Aileyle evde oturucam.

eski sevgilimle doğaya kaçacağız galiba.

Yaptik gecen ay. Kucuk bir sarap kasabasinda, bir bag otelinde kafa dinleyip, bol bol beyaz sarap icecegiz.

valla plan yapmadım ama büyük konuşmayayım, ankara'da üstüne para verseler yılbaşı dışarı çıkmam.

3) Erol Mütercimler - Bu Vatan Böyle Kurtuldu.

3- bir tayyarecinin anıları, vecihi hürkuş.

hem osmanlı'nın son dönemini, hem kurtuluş savaşı dönemini, cumhuriyetin ilk dönemini, sonrasını bir solukta anlatıp geçiyor. içinde muhteşem detaylar var.

3 - modernleşen türkiye'nin tarihi-erik jan zürcher: objektif bir gözden muazzam bir eser bu.

1 ve 4 - Edebiyat Dersleri: Ahmet Hamdi Tanpınar - Abdullah Uçman: Tanpınar'ın edebiyat öğretmeni kişiliği üzerinden güzel bir hem edebiyat tarihi hem tanpınar kitabı.

yanlis anlamayin da, sizin yapmak istediginiz seyin dogru ifadesi okuma yapmak degil, arastirma yapmak ve konuyla ilgili bazi kaitaplar okumak.


-cumhuriyet tarihi ile ilgili kitaplar okumak istiyorum.
-osmanli ile ilgili arastirma yapmak istiyorum.
-roman ve hikaye kitaplarinin yaninda farkli konularda da kitaplar okumak istiyorum.

Reşad Ekrem Koçu'nun bütün eserlerini öneririm. Özellikle Osmanlı Padişahları isimli kitabı çok güzel ve çok özel detaylara sahip bir kitap.

İlk izlediğimde daha fazla etkilendiğim filmler olsa da uzun vadeli düşüncede Interstellar öne çıkıyor hep.

Requiem for a Dream
Back to the Future

Schindler's List

Dangal, Amir Khan, kesin..

Bizim İçin Şampiyon (Bold Pilot)

Interstellar
Lobster

Mizacım gereği beğenilerim arasında "en" seçimi yapamıyorum ama izledikten sonra "wow bu farklıydı" dediğim kynodontas ve leviafan var. Çok çok beğeniyorum ikisini de tabii...

Birkaç film var beni çok etkileyen:

- Son imparator (Bertolucci)
- Güneş İmparatorluğu (Spielberg)
- Ölü Ozanlar derneği (Peter Weir)
- Ahh Belinda (Atıf Yılmaz)
- Bekçi (Murtaza) - (Ali Özgentürk)

İlk iki film hem görsellikleri hem de verdikleri dramı çok iyi yansıtmalarıyla yerleri apayrıdır. Keza Ölü Ozanlar derneği kendimizi o çocuklarla özdeşleştirebildiğimiz için, bu hissi bize verdiği için benim için önemli. Sonraki -öğrencilik- hayatımızda hep bir "captain, captain!" aradık. Hayaller ÖOD gerçekler... Maalesef oldu tabii.

Son iki Türk filmi için ayrıca yazmak istedim. Bu iki film de bende filmin ortasında salondan koşar adım kaçma isteği uyandırdı. İnsanların çaresizlikleri o kadar gerçekçiydi ki. Üstelik de bizdendi. Çok çok beğenme tanımı budur bence.

The Dark Knight
Forrest Gump
Blood Diamond
The Depardet

The Fly

Yakın dönem için konuşacak olursam yabancı film olarak Jim Jarmusch - Only Lovers Left Alive, yerli sinema için NBC - Ahlat ağacı diyebilirim.

Godfather

*mecburiyetten yönetmen yapilan bir adam, batik bir yapimci sirket, elde tecrubesiz kadro ile o donem boyle bir is yapmak gercekten diz çökülesi.

Oyuncularin hepsi harika, cekimler harika, isik kullanimi harika, goruntu yonetmenligi harika. Michael’in sollozzo ve mccluskey ile yemek yedigi sahnenin gerginligi, yine ayni sahnedeki harika bir ses yonetmenligi falan var muazzam ya. Hastane sahnesinin cekimleri.. Filmin basindaki cenazeci ile babanin konusmasi ve oradaki isik kullanimi.. meshur vaftiz sahnesi.. Michael’in gecirdigi o degisimin cok guzel anlatilmasi..

Valla ben filmlerde ve oyunlarda benim hayatimi degistirmesine, aglatmasina, senaryo yazimina falan bakmiyorum. Atmosfere ve cekim kalitesine bakiyorum. O yuzden ben bu filme saygi duyuyorum ya. Hatta saygim sevgimden daha agir basiyor.

Aksam tekrar ilk filmi ve ikinciyi izleyecegim :)

aile hekiminiz.

eğer kronik bir rahatsızlığınız yoksa aile hekiminin vereceği rapor yeterli. Aksi takdirde hastaneden almanız gerekmekte. Motelden bozma özel hastanelerde ehliyet için sağlık raporu almak istediğinizde 1-2 saat içinde çok rahat alabilirsiniz.

Ben aile hekiminden alamadım. Gözden uzman hekime gönderdi. Aslında göz testini okuyabiliyorum ama doktor hanım çok uzak bir yerden okutmaya çalıştı yazıları, haliyle okuyamadım biraz da sürtüştük. Ben bilkent atatürk eğitim araştırmada para vermeden aldım ama normalde 50 lira alıyorlar.

emin değilim ama sabah şekerleri programının video kayıtlarında olabilir?

video ddeğil de kare dimi?

www.sabah.com.tr

masalarının üstü faks kağıdı dolu

edit: alkislarlayasiyorum.com

kare evet. ön planda faksların olması lazım ama yani sunucu faks okurkenki bi kare.

suriyedeki kanun beni ilgilendirmezdi. evlendikleri, hatta çocuk yaptıkları esnada suriyede olmaları, suriyedeki kanuna tabi olmuş olmalarıyla da ilgilenmezdim. vicdan her yerde vicdandır. bir şeyin kanuni olması vicdani olmasını sağlamaz.

Tr'deki kanunları uygular geçerdim. Sonuçta TR'de yaşıyor. Suç esnasında TR'de yaşamaması beni ilgilendirmez.

Edit: not'a cevap olsun. Patagonya'da 25 yaş sınırı olması, benim gerçekten de çocukla evlendiğim anlamına gelmez. Dünyanın hiçbir yerinde 23 yaşında biriyle evlenmek çocukla evlenmekle eşdeğer görülmezdi. ama 14 yaşında bir çocukla evlenen biri, kanun izin verse bile tecavüzcüdür. "Çocuğun rızası" olsa dahi. Oradaysam, kanunu uyguluyorlarsa itiraz ederim, kaçmaya çalışırım, orada durmam ama kaçamazsam da yapacak bir şeyim olmazdı.

16 yılı verirdim, gitsin ülkesinde doğursun bana ne. suriye değil burası.

patagonya'ya gidip de doğurtmazdım. 2 sene beklerdim.

Evlilik yaşının -farz-ı mahal- 1 olduğu patagonya'dan gelip 7 yaşında doğum yapsa da kendi ülkesinde yasal diye ses çıkarmayacak mısınız? Cezası Türk kanunlarında neyse verirdim. Bu işin bir yaş sınırı vardır ve bizim kanunlarımızda bu yaş 18 olarak belirlenmişse bu böyle uygulanır.

ben de verirdim cezayı. bana güvenip mi yapmışlar çocuğu? hakettikleri cezayı alsınlar ki ergen yaşta burada eniklemesinler

Türkiye’deki kanunu uygulardım.

Ayrıca son paragraftaki not senin körkütük bir Ortadoğu’lu olduğunu gösteriyor. Konuyu bağlamından koparıp önemsiz detay üzerinden (Patagonya) haklı çıkmaya çalışmak.

Hakim olmasam sınırdışı ederdim.

Evlendiklerinde ikiside çocukmuş. Şu anda çocuk yapmaları o yüzden bence suç değil. Yani iki tane çocuk evlenmiş bir tanesi reşit olmuş sadece. Ama olayın başlangıç kısmında ikiside çocukmuş. O yüzden ceza verilmesi bana mantıksız geldi.

Ben cezayı vermezdim. Oranın yasalarına uygun olduğunu dilekçe ekinde bana ispatlasınlar .

cezayı verirdim ya da ülkelerine geri gönderirdim. sonuçta 14 yaşındaki bir çocukla onun çocuğunun da bakımını tc devletinin üstlenmesine gerek yok bence. madem bilerek isteyerek ve kendi kanunlarına uygun olmuş her şey, gitsinler kendi kanunlarıyla mutlu mesut yaşasınlar. bilemedim.

“Rızalı kurban” deniliyor buna, reşit olmadığı sürece. Çünkü rıza verecek zihinsel ve duygusal olgunluğa sahip olmadığı kabul ediliyor. Kendi istese dahi.

Ben bu konuda bir eğitime katılmıştım ve bize söylenen şuydu emniyet müdürlüğünden, misal 16 yaşında bir çift var, birbirlerini seviyorlar ve cinsellik ilişkilerinde var. Kız çocuğa çıplak fotoğrafını gönderiyor, çocuk kıza kendi fotoğrafını, videosunu vs gönderiyor. Bu da çocuk pornosu kabul ediliyor ve telefonda, bilgisayarsa bulundurmak suç. Sizin sevgilinizin olsa ve rızasıyla göndermiş olsa bile.

Kısaca, bunlar cok hassas konular. 14 yaşında bir çocuğun üç yıldır evlilik gibi bir ilişki sorumluluğunda olması korkunç bir durum ve ruh zedeleyeciği olmadığına ikna olamam ben.

Patagonya örneği absürd bir varsayım olduğundan ona yorum yapmayacağım. 18den küçük olmak dünyanın neredeyse her yerinde kabul edilmiş bir çocukluk kavramı, “eğer böyle olsaydı, öyle olsaydı” diye sündürmeye gerek yok.

Farklı bir ülkedeki kanunların burada bir geçerliliği yok. Türkiye'de 14 yaşında doğum yapan bir kadının kocası / sevgilisi / vs her neyse çocuğun cinsel istismarına göre ceza alır kanunlara göre. Bu da şikayete tabii bir şey değil bildiğim kadarıyla.

Türk vatandaşları her kanunu biliyor olarak kabul ediliyor

Bunlar da tamam savaştan kaçıp gelmiş ama. Bu demek değil ki her boku yiyebilirler

O yüzden Türkiye kanunları uygulanır

14 ile 23 arasında büyük bir fark var.
aynı 6 ile 14 arasında olduğu gibi.

ceza verirdim. orada yapılan bu evlilik Türkiye'de tanınmıyor. Ki zaten olay evlilik değil. Türk kanunlarına göre olayın 14 yaşında bir çocuğun cinsel istismarından başka bir sıfatı yok. Suriyedeki evlilik sıfatının bir önemi yok doğal olarak. Türkiye'de işlenmiş ya da sonucu Türkiye'de oluşmuş bir suç için fail nereli olursa olsun Türk Kanunları uygulanır zaten, bu kural. Evliliğin Suriyede gerçekleşmesi, suçun orada işlendiğini de göstermez. Çünkü bizde suç olan aradaki cinsel ilişki ve bu ilişki Türkiye'de de devam ediyor, devam etsin etmesin suçun sonucu Türkiye'de gerçekleşiyor. Her şekilde ceza verilmesi yerinde yani.

Patagonya olayı aynı şey değil yalnız. Olayda suç olan şey evlilik yaşı değil, çocukla girilen cinsel ilişki. Patagonyada "23 yaşında biriyle cinsel ilişkiye girmek" diye bir suç varsa evet eşim orada da hapse girebilirdi.

Belki olayın şartlarına göre bir ihtimal hata hükümlerine başvurulabilir. Kanunu bilmemede kaçınılmaz bir hataya düştüğü gerekçesiyle. Hakim yer mi, yemez. Yaşadığın ülkenin kurallarını bileceksin. Patagonya örneğin doğru değil. Onlar buraya tatile değil yaşamaya geliyor. Tatile gelselerdi o zaman dediğin olurdu.

hakim olsam sadece türk hukukunu uygulardım. çünkü türk hakimi aksini yapamaz. vicdanım böyle dedi diye bir gerekçe yazamaz kararına. yazabileceği tek gerekçe türk kanunlarıdır.

türkiye sınırlarında da türk kanunları uygulanır şeriat hükümleri değil. o yüzden de ceza verirdim.

TCK 104/2 Suçun mağdur ile arasında evlenme yasağı bulunan kişi tarafından işlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, on yıldan on beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Şu yazdığımın dışında ne deseniz boş gençler. Gayet açık bence. Hem hakim dediğiniz meslek sahibi öyle gönlünden geçene göre ceza vermez.

Ayrıca bir ülkede adam öldürmek serbest olsa, sonra sizi gelip öldürseler burada bu suç olmaz mı ?

çocukların evlendirilmesi suçtur. dünyanın pek çok ülkesinde çocuk evliliğinin önlenmesi için çalışmalar yapılıyor. ki yine de oranlar çok yüksek.

geçen yıllarda biri de çıkıp evleniyorlar çocuk sahibi oluyorlar, sonra erkekler hapse atılıyor bu da bir mağduriyet yaratıyor. o yüzden suç kapsamından çıkarılsın diye bir şeyler söylemişti, baya bir tartışma yaratmıştı. çocuklar evlenmeye zorlanıyor, sonra hamile kalınca olay ortaya çıkıyor, bu sefer kocam hapiste mağdur olduk oluyor. çocukla evlenmezsen mağdur da olmazsın, çocuğu evlendirmezsen de mağdur olmazsın.

erken evliliğin çocuklar için çok ciddi sonuçları var. fiziksel olarak hamilelikleri çok zor, bebeklerin ölü doğum riski daha yüksek, vajinal rahatsızlar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, bebeklerin doğumdan sonra yetersiz beslenmeye bağlı ölüm oranları da daha yüksek. psikolojik olarak da pek çok soruna neden oluyor. pek çok psikopatoloji için risk faktörü. anksiyete, depresyon, intihar girişimi vs hepsi erken evlenen kadınlarda daha fazla. hem fiziksel hem de cinsel şiddete uğruyorlar. çünkü bu kadınlar güçsüz. hayatlarıyla ilgili kontrolleri yok. kendi ailesine gitmek için bile eşinden, onun annesinden, babasından, kardeşinden izin almak zorunda.

çocuğun rızası diye bir şey de yok. 11 yaşında bir çocuk nasıl evlenebilir. basit bir çekilişte bile 18 yaşın altında olanlar kazansa bile ikramiyeyi alamıyor. herhangi bir hukuki işlem için 18 yaşın üstünde olmak gerekiyor. evlilik gibi bir şey için bunun dikkate alınmaması size mantıklı geliyor mu? ergenlerin karar verme becerileri yetişkinlerden düşüktür. çevrelerinden kolayca etkilenirler, ailesi evlen diyorsa razı olup evlenebilir. evlilik çok güzeldir çok tatlıdır, gelinlik giyeceksin sana hediyeler alacaklar derseniz sadece bu yüzden bile evlenebilir. ergenler dürtüsel davranırlar. bir şey yaptıklarında karşılaşabilecekleri riskleri göz ardı ederler.

rızası olan çocuk yoktur, razı edilmiş çocuk vardır. lütfen çok yönlü düşünün. patogonya örneği o kadar saçma ki. 18 ve 25 arasında çok ciddi bir fark var. ama hadi sizin dediğiniz gibi olsun. evet eşim hapse girecek, çünkü şu an patagonyadayız ve oranın kurallarına tabiyiz.

bu kadar mantıksız bir yaklaşım olabilir mi?
bende japonum, japonya yasalarına göre burada yaşayayım o zaman amk..
hollanda'da uyuşturcu serbest.
sen oradan yasal olarak aldığın esrarı türkiye'ye ''yasal'' şekilde sokabiliyor musun?
tabi ki hayır.

herkes bulunduğu ülkenin yasalarına uymakla mükelleftir. devlet senin ırkına bakmaz.

Hahahahha. Bizim yaşadığımız yerde şu serbestti, bu serbestti diye herkes aklına eseni yapsın o zaman :)) ama bu konu özelinde yaklaşacak olursak 16 yıl ceza çok ağır ve aşırı geldi bana. Savaş bittiyse ülkelerine postalayıp geçmek lazım. Bizi ilgilendiren bi durum yok çünkü.

Eğer bu hoş görülürse sonrası için çok kötü örnek yaratır, türkiyedeki bütün çocuk istismarcılarına git nikahı süreyede yap sonra burada da rahatsın demiş olursun. Ceza verilmeli, cezayı çekmek istemiyorlarsa suriyeye geri gitsinler.

Deda Deri. Aldım memnunum.

diktirmelisin.

Arada zincir magazalarda uyguna dusuyor. Ben mangodan 300 tlye hakiki deri biker ceket almistim, 4 senedir ustumde paralandi, bi kez boyattim sadece.

istanbuldaysan zeytinburnuna bak. Orada üreticiler uygun fiyata satabiliyor.

Diktirmede çok daha pahalıya gelir. Standart kalıpların dışında sana uygun dikeceği için 2 kat fazla ister

www.usakecik.adalet.gov.tr

bana nutella attılar
laylaylaylay loom spidi mustafa

spidi mustafa yazınca çıkıyor link verirsem olmaz çünkü çok küfürlü.

#okuyom ben yaa

senin yazdıklarının en eskisi artiz galiba.

"Kimse kimseye karışamaz" var o da eskidi bayağı.

Favorim ise "Ama kafamız nasıl güzel"

herkesin hayatına kimse garışamaz
herkesin popisi kendine
hastasıyız dedee

killerbee +1

speedy mustafanın tüm sözleri sizin sorunuzun cevabı olabilir

bi elamet geldi, vuuuu <3

dedeciiiiiiiiiiiiim.
gomşumuz oluyo da bizim.

Jamiryo

mumdan çıkmış yangın.

dedeye sahip çıkalım

nereye sıçacaklar

oğlum bak git!!

damar benim kan benim

aaaaa kikiki aaaaa
(bkz: yaşın kaç sincap)

benim favorim.
-yaptım diye bağırıııııır

Piston aşağı indi.
... goruk Bülent Başkan
Barbara, Barbara herhalde manken olan.

"aha dayıya sor"

"Seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım"dan efsanesi yok bence. Zaten en eskisi de bu malum. Ama başında "Mahmut sen haksızsın ibne" de olmalı asdxsdx.

"ama kafamız nası iyi"

selale - goruyorsunuz
cibili cibili sak sak

Hepsini yazmışsınız ya.

Oysa yoğurdun içimi ferahlaması gerekiyordu.

Yok ebenin .mı ali sami
Bi alex değil
Bu böcek muzun içinde geldi
Neler dönmüş serhat

"mükemmel bir atlayış"

kırarım bu interneti.

ahmet abi cok güzel adamdi rahmetli.

alkislarlayasiyorum.com

eksisozluk.com

önceki cevabım silindi:

(bkz: çılgın atmak)

Muhtemelen bu sayılmaz ama benim aklıma her defasında gelen "erkek arkadaşımın birasını döktün ve o şimdi gelecek."

allah olmak istiyorsa, toplanak allah diyek.

yilmazi mesene'den sileceksin

ala geyuk küçuktum ufacuktum.

www.youtube.com

seni öpeceğim öpeceğim

rüştü seni her yerinden öpüyorum

gitme nagihan!

arkadaslar bu bir virus olabilir mi
ne diyem mahmut mu diyem
gotume kim elledi
bok da cikabilir

gavga hatalı sollamadan

kargalar akıllı bi insan (arkadas arasinda cok geyigini yaptigimiz game of thrones turkiye roportajindan bu, siradaki de oradan ndjdkdks)

kavga no, zihinsel ve kalem

"komplo bunlar buba" var yine eskilerden.

Konya 10 kilo yorganin altinda uyuyordu

mazotçi var, birden fazla efsane ifade var; bu da baya eski.
www.youtube.com

erkan enahtarlar goltuğun altında galık var.
www.youtube.com

bi de fog reyiz var tabii ki.
www.youtube.com

(bkz: bana komple yaptılar)

Diego dur allahını seversen zaten ortalık karışık.

en eskisi sanırım "mına kodumun pokemonu"dur.

bunlar kadar eski değil belki ama bir de çipetpetpet vardı:

www.youtube.com

1. kırmızı şortli
2. bence gelmiş geçmiş en iyisi: polis imdat bülent

"ağzı olan konuşuyor"
"seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım"

@teritori

en eskisinin "beynamaz çocuklarınıza para verisunuz gidiğler langırt oynailer" olma olasılığı daha yüksek

Sanırım msbrownstone +1.
Ama Hugo'da küfreden çocuk olayı gerçekse bence o olabilir.

Hocaaaaa bence en eskisi.

Olm senden aldığım dividi kırılmaş lan sorun olmaz dimi

www.youtube.com

üniversalinden müzük yapmışlar

bence doğru değil. çünkü klozet deyince aklıma bok geliyor. isterse kezzapla temizlensin.

düşüncesi kötü.

klozet kapağı dediğimiz bildiğimiz oturduğumuz tuvalletteki ? cevap evet ise;

parçaları dediğimi şu birleşim yerindeki küçük plastikler? cevap evet ise

yuh!

bi insan bunu niye bulaşık makinesine atar?

çamaşır suyunda bekletmek kesin çözümdür.

boka bulaştıysa yıkanabilir. (bkz: düz mantık)
ama bence leğen içinde çamaşır suyu/domestes vb şeyler ile yıkamak daha hijyenik olacaktır evdeki mutfak malzemeleri adına.

yıkanabilir ama, yıkanabilir olması yıkanabilir olduğunu göstermez. örneğin ben çok sıkışınca önce elime sıçıp sonra elimi yıkayabilirim. ama elime sıçmam.

yemek yediğiniz şeylerin yıkandığı yerde sıçmak için kullandığımız parçaların işi yok diyorum.

Ya yenisi 20-30 TL bir şey değil miydi bu? Harcadığınız enerjiye ve girdiğiniz hijyen riskine değmez.

Mutfak lavabosunda el ağız yıkamayan milletiz, bulaşık makinesinde klozet kapağı yıkanır mı Allah aşkına?

Neden yıkanmamalı?

Makineyi tamamen dezenfekte edeceğimizden nasıl emin olacağız?

aklıma yıllar önce kasaptan kelle alıp kaynatmadan önce ağzını pril ile yıkayan, dişlerini cifleyen komşumuz geldi. :)

soruya cevap olarak ise akşam yemeğini yediğin tabakla affedersin takımları üstüne koyduğun parçayı aynı yerde yıkamak senin açından sorun olmuyorsa problem olmaz. ben şahsen yıkamam ama yıkayana da neden yıkıyorsun demem.

bak orta ebatta bir leğen al, içine çamaşır suyunu dök. sonra koy içine klozet kapağını. makinenin yapacağı temizlikten daha iyisini yapar. finalde suya tutar durularsın, mis gibi olur. muhtemelen trollüyorsun ama en mantıklı açıklama bu

Komple söküp kaynar su ve çamaşır suyu dökün beklesin 1 gece daha temiz olur

Ya olmaz öyle sey, deli misin :O

Koy bir legene, üstüne camasir suyu dök beklet.
Asiri kirliyse git yenisini al.

Yalnız olarak yıkamak doğru değil. Bulaşıklarla beraber yıka. Suyu boşa harcama.

arkadaslar ne legen alip camasir suyunda bekletmesi falan? en konforlu klozet ile komple degistirsen 100tl olmayan birsey

dogrudur, yikayabilirsin. biz araba paspaslarini da bulasik makinesinde yikiyoruz.

Tuvaletinizi direkt bulaşık makinasına yaparsanız, klozet kapağı yıkamakla uğraşmanıza gerek kalmaz. Daha pratik.

Yenisini alın + 1

Neden ki?

Tamam pes, geniş leğen ve çamaşır suyu ile devam ediyorum.

vatandasacartcurtyok cevap efsane bu arada.

Bkz: Jenerik domain

Araba.com
Dolap.com

Ilk aklima gelenler

kontrol etmedim ama benim de eskiden takıldığım siteler vardı

itiraf.com
kahkaha.com

çok teşekkürler, hepsi işime yarayacak.
Peki daha ürün olan isimler var mıdır?
meyve, atıştırmalık, züccaciye vs.

Bence getir.com. Araçlarını gördükçe gülesim geliyor.

değildir.

edit: ya şöyle diyim. eşim senelerdir vakko, guess cüzdan kullanır ama zengin filan değiliz. öyle orta halli bir aileyiz.

değil

biraz tanımak lazım.

hediye gelmemişse ve elindekini avcundakini sırf marka diye bu tip şeylere yatıranlardan değilse, en azından durumu iyi veya ortalamanın üst taraflarına doğru olabilir.
bir de tabii "zenginlik" kavramı kişiden kişiye değişen bir şey.
kaldı ki, Vakko'nun 250 liralık cüzdanı da var, bin liralık cüzdanı da var.

400 - 500 liralık bir eşya üzerinden birinin maddi durumu hakkında tespit yapamazsınız. yine de atmak gerekiyorsa ben oyumu değildirden yana kullanıyorum.

degildir ama muhtemel fena kazanmayan beyaz yakalidir. vakko zenginlik statusu olmakdan cikali seneler oldu.

LV kullaniyorsa ortalama ustu geliri vardir.

Hermes kullaniyorsa zengindir. mesela www.hermes.com&country=us&fh_location=--%2Fcategories%3C%7Bcatalog01_bagssmallleathergoods%7D%2Fcategories%3C%7Bcatalog01_bagssmallleathergoods_bagswomenssmallleathergoods%7D%2Fobject_type_filter%3E%7Bportefeuilles%7D||Category

linki acamayanlara, ortalama bir Hermes cuzdan 13.000 dolar, iste bu melba maasli ( ne kadar kazanirsa kazansin) bir cuzdana odemeyecegi mebladir.

Yaş kaç? 27.5 altıysa zengindir.

Sevgilisi hediye etmistir.
Cogu kiz oyle seylere para vermez.

sadece bu gösterge varsa değildir

Vakko takım elbise giyiyorum işe giderken

zengin değilim

çoğu lüks markanın orijinal (çalıntı) ürünlerini bit pazarından 10-20 liraya aldığım oluyordu. yine, ikinci el eşya satan sitelerde, ucuza çok şey kapatmışımdır.........

cüzdan ne marka olursa olsun zenginlik belirtisi değil. hele işin içinde bir kadın varsa hiç değil. marka bir cüzdan almak için 15 sene aç susuz yaşayabilirler, bunu hepimiz biliyoruz :(

edit: son dönemde birde bunun çakma micheal kors, chanel, vb cüzdanlarının kullananlar peydah oldu. sorunca "ben rengini seviyom, yoksa markası umrumda değil diyolar" bsg..

middle class

orta halli, cüzdan çanta gibi objeler bir kere para vereyim iyisi olsun mantığı ile alınan şeyler ama bir mcqueen veya versace olsaydı o cüzdan zengin derdim

ekleme: pekiii, kızın laptop çantası da mont blanc olsaydı? o zaman kesin zengin diyebilir miydiniz?

@adwokat, o civarda işte 25-26-27

fena kazanmayan beyaz yakalidir +1

sadece cüzdansa hediye gelmiştir. çantası, ayakkabısı da vakko ise zengindir.

400'den başlayıp 650'ye kadar gidiyor fiyatlar; ayda 4 - 5 lira kazanan biri rahatlıkla o paraları verebilir bir cüzdana. Aylık 4 - 5 lira da orta sınıfa tekabül ettiğine göre zengin diyemeyiz.

Büyük ihtimalle zengin değildir diyorum ben.

benden zengindir

çok zengin olmadığı halde parayı yönetmeyi bilmiyor olabilir. aynı iş yerinde çalıştığım arkadaşım beymen'den 850 TL'ye günlük penye elbise aldı, cüzdanı da prada ama ay sonunda benden çok ağlıyor.

@denef +1.

Parayi yönetmeyi bilmiyor da olabilir :D

Benim eski ev arkadasim asgari ucretle calisirdi, mandalinaya kadar hangisi pahaliysa hangisu markaysa alirdi daha dogrusu sevgilisine aldirirdi.

Tanimasam zengin derdim.

Elimizdeki tek veri buysa, zengin ya da olmadığı hakkında bi şey söylemek mümkün değildir.

satış bedelini tespit etmek oldukça zor çünkü tapu senetlerinde satış bedeli "belediye rayiç bedeli" üzerinden gösterilir ve bu da genellikle çok çok düşük olur. böyle yapılmasının sebebi harçtan kaçmaktadır.

şu an için ulaşılabilmesinin en mümkün yolu eğer paralar havale/eft ile yapıldıysa banka hareketlerinin incelenmesi ki bu da dava süreci başlamadan mümkün değil.

bu olay miras malın habersiz satılması değil bence.

şimdi ölen şahıs ölmeden önce bu evi sizin hala dediğiniz insanın üstüne yapmış mı? yapmış.

mal artık onun, istediği gibi satar, isterse size para verir, istemezse vermez.

siz bu evin kaça nasıl satıldığını öğrenmek yerine eğer bu devir işleminin usülsüzlüğünden şüphleniyorsanız eğer, derhal bir avukat ile görüşün. olayı anlatın, fikrini alın ona göre hareket edin.

yoksa 3 e gitmiş 5 e gitmiş, bunlar bence şu durumda gereksiz şeyler. hala istemese 5 kuruş vermez size.

@killerbee babaanne normal şartlarda evi halanın ya da herhangi bir çocuğun üzerine yapacak diğer çocuklarını dışarıda bırakacak bir insan değil. Babaanne yaşlı ve hasta iken ev halanın üzerine geçilmiş. Nasıl olduğu ve Neden olduğu ile ilgili bir allahın kulunun haberi yok zaten. Ayrıca halanın ilk ve tek vukuatı da bu değil. Yani ortada baştan bir sorun var.

tamam işte ben de onu diyorum ya, malın kaça satıldığı değil, usülsüzlükten gitmeniz lazım bunun için de en kısa zamanda bir avukatla görüşmeniz lazım.

onun dışında herşey afaki kalır.

avukatınız ben bu davayı alırım derse. belki bir sözleşme hazırlar, halaya gidersiniz avukatla, ya dava açıp kazanıcaz ya da bu sözleşmeyi imzalayıp bizi de hak sahibi yaparsın diyebilirsiniz.

herşey avukatta şu an, ne desek ne yapsak boş.

Satış bedelini kurcalarsanız halanızın ters tepki vermesi çok olası, killerbee'nin dediği gibi, 5 lira fazla koparalım derken, halanızın vermek istediği miktardan da olursunuz.
Mal tamamen halanızın olmuş artık. Annenizin takdiri.
Başınız sağolsun.

hukukçu değilim. Ama şöyle bir duruma rastlamıştım. Çok sevdiğim bir yakınım vefat etmek üzere ve çocuğu yok. Hanımı ve 2 kız kardeşi hayatta. Kız kardeşleri o'nun hanımını sevmiyorlar ve mirasa konmak istiyorlar. Bu dayı da karısının mağdur olmaması için kendi payını 3. şahısa satıyor -an azından resmi olarak öyle gösteriyor-. Daha sonra ise hanımı o evi 3. şahıstan satın alıyor "resmi olarak". Şimdi annenin ölmeden önce evi tek kızının üstüne yapmış olması evin doğrudan hak sahibinin kızı olacağı anlamına gelmiyordur. Sonuçta o satışı illegal şekilde de yap(tır)mış olabilir? Hukukçu arkadaşlar daha iyi biliyordur durumu.

avukatlar bu durumda ilk devir için tapu iptal davası açabiliyorlar. o da ilk devire ilişkin yeterli gerekçe toplayabilirlerse. hukuksal süreç başlatmadan hiç bir bilgi yeterli olmayacaktır sizin için.

@diyanet takvimi bu mal paylaşımı benim değil akrabamın sorunu. Ayrıca söyleminde 5 kuruş koparmak diye söylediğin şey haklarını aramak oluyor. Kendilerinin olmayan bir şeyden istemiyorlar. Ayrıca bu akrabam işin parasında değil kardeşinin geçmişten beri bir çok durumda böyle haksızlıklar yapması oldu. Artık bardağın taştığını düşündüğünden gereğini yapacağını söylüyor. Avukat ile görüşecekti en son bakalım neler çıkacak.

margaret thatcher

suphi tanriover

borisyellnikoff

Brave animasyonundaki cesur başkarakter ginger ve adı Merida.

Avon barksdale.
(bkz: The wire)
Çünkü fonetiği çok güzel.

Edit: Kadin demişsiniz yeni fark ettim. O vakit:
(bkz: lilith )

ben şey kadını beğenmiştim, şerlok'ta kandırmaya çalışırken kandırılan seksi kadın. kızıl mıydı o?

lilith +1

venus, freya

pixie (monster rancher'dan)

succubus

evelynn, shyvana

toner karıkabadayı

askina eskiya
canisi31
deli kurek

Dyson iyidir baskan.

Philips

Fantom P 1500, bana yetiyor.

dyson ve diğerleri. 2 seneyi geçti alalı gayet memnunum

Valla en ucuz olani almistim, 8 senedir kullaniyorum. Bu sene biraz az cekmeye basladi.

Miele de iyi bu arada.

amazon'da black friday ayağına indirim var gibi kontrol et istersen. Philips iyidir.

Çok paran var ve alerjiksen rainbow. Evde hayvan varsa dyson. Evde hayvan yoksa torbalı süpürge al temizlemekle uğraşma at gitsin. Her torba boşaltımında filtre de değiştirirsen çekişi eski gücüne gelir. Siemens ve bosch ortak üretimi giriş modeli süpürge var ondan memnunum.

fakir su filtreli. hem su filtreli normal elektrik süpürgesi görevi görüyor. hem de yere su filan döküldüğünde su çekebiliyor.

@thomasjefferson
kedi var evde

rowenta'nın süpürgesini kullanıyorum 5 yıldır gayet memnunum.

philips marathon serisi. Alıp memnun olmayan görmedim.
Daha ucuz dersen arnica tesla da güzel.

Dediğim gibi rainbow süpürge doktorlar tarafından bile tavsiye edilir yıllardır. Düzenli kullanımda tek toz bırakmaz evde. Kedi varsa dyson animal pro öneririm.

Bugun indirimde 1750ye dyson gordum nerde hatirlamiyorum ama kaçmaz gibi. Gerci animal degildi herhalde animal alsaniz daha memnun kalirsiniz

Mecidiyekoy'den ya Ortaklar Caddesi'ne ya da Gayrettepe'ye once yuruyun zaten insan kalabaligindan kosamazsiniz. Yurume de isinma olur zaten. Sonra Besiktas ya da ara yollardan Gayrettepe - Levent istikametinde kosarsiniz.

mesafenin toplam uzunluğunu bilmiyorum ama Sarıyer/kefeliköy'den başlayıp boğaz hattı boyunca Beşiktaş'a kadar koşamaz mısın? Mecidiyeköy'den metroyla Hacıosman'a kadar gidebilirsin. Hatta Hacıosman'dan Tarabya'ya inip ordan Beşiktaş'a doğru koşabilirsin?

Mecidiyeköy'de trafikte koşup iyice zehir soluyacaksin. Hiç gerek yok bu rotaya.

ben baktım da pek alacak bir şey bulamadım.

bu arada fiyatlar arasında ciddi farklar varsa iptal/iade edin ucuz yerden sipariş verin bu devirde köylü kurnazlıklarına göz açtırmayın.

yok ben özellikle hepsiburadayı takip ettim.

normal fiyatı 206 lira olan ürün 3 gün önce 266 lira oldu, 12 den önce baktım 216 liraya inmişti. şu an site yoğunluğundan giremedim.

birde ücretsiz kargo limitini 50tlden 150 ye çekmişler sözlükte okudum.

hemen teslim aynı gün kargo yazan ürünleri de alışverişi tamamlayınca 1 aralıkta teslim edilecek falan yazmışlar.

işleri güçleri üçkağıt.

ben de trendyol'da uygun bir şey buldum. Hatta fiyat karşılaştırması yaparken e-bebek'e de baktım ve trendyol 200 tl uygundu. Trendyol'dan siparişi verdim, dün merak ettim e-Bebek'e bir daha bakayım dedim. Ne göreyim, adamlar trendyol'dan daha da düşük yapmışlar fiyatı :) Trendyol'u iptal ettim, e-bebek'ten satın aldım

@ufuk
Siparişler iptal. Bundan sonra trendyolu kullanacağımı sanmıyorum

Okumayacagin kitabi niye goturesin. Okuyacak vaktin olmayacak.

Kitap götürürsün, götürdüğün kitaplara onay verirlerse yanına alırsın onay vermezlerse tezkerede geri alırsın. Fakat ben askerdeyken onay aldıkları kitabı okuyan kimseyi görmedim herkes akşam olsa da uyusak diye mesai bitimini bekliyordu, sabahın beşinde kalkacaksın çünkü.

askerliği uzun dönem yedek subay olarak yaptım. acemiliğim samsundaydı. yaklaşık 6-7 kitap bitirmiştim orada.

askeriyenin bi yasaklı kitaplar listesi var. götürdüğün kitaplar o listedeyse almayabilirler. gözden kaçırırlarsa ve sen içeri soktuktan sonra bulurlarsa ciddi sıkıntılar yaşayabilirsin.
aklımda kalan bi küçük prens vardı yasaklı listesinden. bi de bol bol politik kitap isimleri okuduğumu hatırlıyorum

20 gün askerlik için gerek yok. Zaten boş zamanın olmayacak. Gündüz full eğitim, akşam da 9 buçukta yatış.

nolur abartmayın. 1 ay bile askerlik yapmayacaksınız. acemilik sonrasında 5 ay, 12 ay takılsanız o zaman boş vaktiniz olur ama acemilikte kitap okuyacak vaktiniz yok. gidin saçma sapan sağa dön sola dön komutlarının tadını çıkarmaya bakın :)

Ben kısa dönem yapmıştım. Acemilikte bile okuyacak bir sürü vaktim olmuştu. Çok kalın olmayan kitapları gömleğinin içine koy, molalarda bile okursun. Ama bedellilerde durum nedir, bilmiyorum.

bos bos durup agaclara baksan birsey olmaz ama kitap okursan hem üstlerinin hem birlikte askerlik yaptigin insanlarin tepkisini cekersin.. bos vaktin olursa sohbet et, insan tani, baskalarinin hikayelerini dinle. bu da bir nevi kitap okuma sayilir.

Millet zamanın olmayacak vs demiş de normal hayatta kitap okuyan biri için orada da fazlasıyla vakit oluyor.

Ben acemi birliğine götürmüştüm kitap. Elimdekiler bitince de kargolattım. Komutan kitaptan başka bir şey var mı diye bakıp vermişti kitapları. 9 kallavi kitap okumuştum 30 günde. En güzel zamanlarım da kitap okuduğum zamanlardı.

Akademisyen bir arkadaş A4'e basılı ingilizce makalelerini filan getirmişti, bir tane de ingilizce kitap getirmişti kimse bir şey demedi.

Ben bir de thesaurus sözlük götürmüştüm, her türlü arada cebimden çıkarıp okuyordum, bir şey demedi komutanlar.

Kitabın bölük komutanı tarafından 'kışlaya sokulmasında sakınca yoktur' şeklinde imzalanması gerekiyor.
Usta Birliğine Shakespeare'in Hamlet oyununu orjinal dilinde götürmüştüm. Komutanımız Hamlet'in hangi kitabı bu diye sormuştu. O şaşkınlıkla ne cevap verdim hatırlamıyorum. İmzalayıp verdi sonra :)

Ben de götürmüştüm ama okumaya zaman olmadı. Aslında haftasonları oluyordu ama okuyasım gelmedi pek.

en kötü koğuş nöbetlerinde okursun, kesinlikle götür.

Böyle söyleyince aklıma eğitim birliğimdeki badim geldi. Heriften okumak için kitap istedim, çince kitap verdi.

al gotur en kotu okumadan getirirsin. orada okuayacak firsatin olurda yaninda olmazsa daha kotu.

kucuk prens niye yasakli ki? olaya bak..

vakit olmayacak +1

neden etsin? tam anlayamadım.
yahudi propagandası doğrudan tehdit barındırmayan bir ülkeyi neden rahatsız etsin.

valla ben olaya ''ortaya konulmuş bir ürün ve bu üründen nemalanan çevre'' olarak bakıyorum.

ww2 süper bir ürün, oyunundan tut belgeseline belgeselinden tut filmine müthiş bi product.

ve kimsenin penisinde değil ırkçılık falan. Devir ürünleştirme devri.

Olan olmuş, ölen ölmüş artık izleri silinsin demek art niyetlilik asıl. Senin dedelerini de böyle katletseler bu kadar rahat bunları söyleyebilir miydin?

Bugünün Alman toplumuna nazi gözüyle bakanlar cahildir. Öte yandan faşizm asla unutulmaması gereken bir kara lekedir. Nitekim Avrupa'da aşırı sağın ve ırkçılığın yükseldiği şu zamanlarda daha da iyi hatırlanması gerekir geçmişte yaşananların.

Almanya'da ırkçı parti hiç olmadığı kadar yüksek oy aldı geçen seçimde.

İsveç'te 2 ay önce ırkçı parti yine %19 civarı oy aldı, tarihinin en yüksek oranı.

Unutulsun da bir daha olsun öyle mi?

En son wonder women'da vardi, almanin biri yazmisti yeter lan bari 1. Dunya savasini bize itelemeyin diye.

Bu tarz seyler ters tepiyor aslinda, 90larda bayagi film yaptilar da artik biraz ara vermeleri lazim.
Millet "good old days" yazip dalga geciyor, turk sayfalarinda da goruyorum.

Bunu soylemek istemezdim ama Turkiye'de hatali anlatilarla, komplo teorileriyle, carpik kavramlar ve ahlaki bozukluklarla beyinlerinizi maalesef cok feci yikiyorlar. Normlarinin arasinda ultra milliyetcilik ve ultra devletcilik yerine ifade ozgurlugu ve orgutlenme ozgurlugu gibi kavramlar olunca bu sorular tamamen anlamsizlasiyor. Turkiye'nin de dahil oldugu Avrupa Insan Haklari Sozlesmesi'nde bu temel haklar yazar. Ne rahatsizligi bekliyorsun, film yapma mi diyecekler?

herkesin bakış açısından detaylıca incelenmesinde bir sakınca görmüyorum. zaten özgün olmayan filmler tarih içinde elenip yok olacaklar. piyanist gibi schindler'in listesi gibi ya da hayat güzeldir gibi filmler yuz yıl sonrasına dahi kalacaklar.

Kimse değinmemiş, Almanya devleti Nazileri reddediyor sahiplenmiyor. “O dönem kendi içinde hatalı kararların alındığı ve yanlış işlerin yapıldığı bir dönemdir, Almanya ayrıdır, Naziler ayrıdır” tezini işliyorlar. Bu sebeple üzerlerine alınmıyorlar.

mağduriyet, acı, gözyaşı her zaman prim yapar. uzaklarda arama, siyasi olarak birileri de prim yaptı geçmişte çektikleri acılardan(!)

Beşiktaş fulya da vardı pis durum dedikleri bir yer seyyar yapıyordu sonra bir dükkan açtılar.onunde arabalar.kuyruj

@seyyar satıcı o dükkanla seyyar satıcı aynı ekip değil. Akrabalar ama ayrı çalışmaktalar. Seyyar olan tayfa her zaman gelmiyor. Hava güzelken ve akşam geliyorlar.

1- Kaydırmak

damardan almak/çekmek

@eazy doğrudur belki.

ama mesela direkt bu eylemi çağrıştıracak bir şey arıyorum. kaydırmak argo kullanımında daha çok cinsel içerikli bir şeyler getirir pek çok kişinin aklına.

@silah taciri, tamam işte bu tanımın karşılığı olacak sözcük ne mesela? :D
damardan almak zaten açık adres gibi olmuyor mu? eylemin açıklaması bu yani. gizli, subliminal bir sözcük arıyoruz.

peynir diyor kimileri öroin'e, kimisi de sadece "h" (eyç) fiil olarak bilemicem.
patlamak ex ya da mdma için kullanılıyor.
kağıt atmak ve yapıştırmak asit için.
çizmek kokain için kullanılıyor.

Kaşınmak (hadi az kaşınalım, gibi)

Ingilizcede de "to score" kullanılıyor. Let's score, gibi. Junkielerin "biz loser değiliz" çabasından olsa gerek:D Kaşınmak da verdiği etkiyle alakalı. Yoksa "başımıza bela alalım" anlamında "kaşınalım" demiyor eroinmanlar, maddenin gerçek etkilerinden biri kaşındırması.

@rewlack

penisilin?
kabartma tozu? (bu aslında koka için de kullanılabilir)

Damara düşmek.

Maddeye düşmek de olabilir.

Treni yanastirmak (bkz: trainspotting)

ingilizcede "shoot" var bi de.. şarkıda filan geçiyordu. "shoot shoot the line" diye..
"shoot" enjekte etmek yerine geçiyor. "vurmak" diyebiliriz.
burun yoluyla alınacaksa hem öroin hem kokain için "shoot the line" diyebilirsin.

Şimdiii... Hulki Aktunç bir dolu karşılık vermiş, Büyük Argo Sözlüğü'nde ama bunlardan;

"Kaydırmaca" için -tepede kaydırmak diyenler de olmuş- şöyle bir açıklama var:

"Bir tür uyuşturucu kullanma yöntemi; erotin ya da kokain, kalaykı kâğıt üzerine konulup alttan ısıtılır, çıkan duman koklanıp çekilir."

"Beyaz çekmek" için genel olarak "eroin kullanmak" karşılığı verilmiş. Enjektenin kastedildiği meçhul.

"Ejderha kovalamak" ve "çiçek koklamak" da yine eroninin, dumanı yoluyla alındığını ifade eden iki tabir.

Son olarak "Cank yapmak" için verilen karşılık: "Damardan uyuşturucu madde (eroin) zerk etmek." Aradığımız bu gibi gözüküyor. Ama sözlükler güncelliğini kolayca yitirebilir, hele kamuoyuna kapalı olan ve eğitim, edebiyat gibi ana akım oluşumların dolaylı ya da doğrudan denetlemesinden geçmeyen argo söz konusuysa bu çok daha çabuk olur. Bu yüzden ifadenin şimdiki yaygınlığını araştırmak gerek.

Yatirim tavsiyesi vermek yasak dostum.

2 sene önce düğünden kalan altınlarımı satmak için kuyumcuları gezdim paraya ihtiyacım yoktu. kuyumcular paraya ihtiyacın yoksa bozdurma lazım olunca bozdurursun dediler. ben satmayı düşünürken 205 tl civarındaydı. daha sonra araba almak için lazım oldu 300 tlden bozdurdum. tabi arada enflasyon cart curt vs bir sürü şey var ancak ihtiyacın yoksa koy bankadaki kasaya lazım olunca bozdurursun.

Düğünde birine takmayacak etmeyeceksen fiziki olarak saklamanın mantığı yok. Bankaların şubelerinde altın günleri oluyor. Oraya götürüp bozdurup hesabına geçiriyorsun. Ya da kendin kuyumcuda bozdurup parasına altın alabilirsin

yüzlerce kez soruldu bu soru, kuveyt türk'e gidip altın hesabına gr. altın olarak geçiriyorsun. Neden Kuveyt Türk? çünkü kar payı adı altında 3-5 de olsa faiz veriyor.

çeyrek yarım filan bunları bozdurmana gerek yok. ama bilezik, kolye tarzı takıları kuyumcuda bozdurmak saçma. Çünkü işçilik payı falan filan sağlam kazıklama derdindeler. Bankaların altın günlerinde ise o takıların sadece ağırlığı ve ayarı dikkate alınıyor. Ben bu bilezik, kolye, bileklikleri altın gününde bankanın altın hesabına yatırdım. Diğer çeyreklere filan dokunmadım.

siemens ya da bosch.

7 sene once aldigim lg buzdolabini hala kullaniyorum, hicbir ariza da yasamadim.

Siemens kullanıyorum. Gayet memnunum. Miele de düşünülebilir

samsung da lgde beyaz eşya sektörüne sonradan girdi. siemens bosch miele ariston vs daha iyidir.

Bence Bosch bu işin ağa babasıdır. Ama hem ben hem de ablam Bosch marka buzdolabıyla sorunlar yaşadık. Kartı falan yanıyor. Garanti süresi bitmediyse hemen gelip hallediyorlar gerçi ama garantisi bittikten sonra sıkıntı. Yedek parçası pahalı...

bosch. 3. yılımız, tık etmedi daha.

Arcelik beko ama en ust segment modellerinden.

alt ve orta segmentte profilo bosch ve siemens le aynıdır. orta segment bsh bakıyorsan profilo öneririm. üst segmentte profilo yoktur zaten.

kaliteli birşeyler olsun diyorsan liebherr bakabilirsin ama bütçeni aşar. miele den falan çok daha iyidir ürünleri.

ben yeni eve şunu düşüyorum. www.hepsiburada.com

zamanın varsa donanımhaber forumlarına da bi bak. forum.donanimhaber.com

samsung ve lg eğer küçük şeehirde oturuyorsan problem. servis sıkıntısı yaşarsın.

Arçelik-beko +1

Beyaz eşyanın servis imkanı önemli. Hepsi aynı işi yapıyo bunların. Aradaki fark yok denecek kadar az.

Samsung aldık, çok memnunuz. Zaten hem Samsung hem LG 10 yıl motor garantisi veriyor. Bosch alıp da memnun kalan, Türkiye'de 7 hadi bilemedin 8 kişi falan vardır.

Lg'yi bilemem ama kesinlikle Samsung değil, 4 yılda aldığımız dolap bozuldu, hem garanti konusunda, hem de servis işleyişiyle ilgili çok sorun yaşadık, şu anda dolap için ya 2500 tl tamir parası ödememiz ya da dolabı çöpe atmamız gerekiyor. Bozukluk biraz da şans işi, her markada karşılaşılabilir ama servis ve müşteri hizmetleri problem çözme değil problem yaratma üzerine tasarlanmış gibi.

Acılı değildir ama dişin bulunduğu yer itibari ile biraz uğraştırır tabii.

dün bitti kanal tedavim. öncelikle söze "devlette yaptırma" diye başlayayım. zaten bir oyma vs. işi yapacaksa onu uyuşturarak yapacağı için sen bir ağrı duymayacaksın ancak kanalının derinliğine göre birkaç seans gitmen gerekebilir ve eğer derinse gerçekten bu seanslar arasında ağrı duyabilirsin. hoş bu ağrı da bir tane "Advil" ile geçebilecek cinsten bir ağrı.

acı olmuyor da dişinde işlem yapıldığını hissediyorsun, rahatsız edici bi his oluyor sadece.

Çok kolay. Hiç korkma. Abartı bi durum yok

Istdeysen disci tavsiye ederim, otesi yok. Devlete gitme.

bu sene 2 kere yaptırdım. daha önce de yaptırmıştım. dayanılmayacak bir ağrı değil. uyuşturuyor zaten, çok ağrırsa bir kere daha uyuşturuyor. iğneleri görünce korkma, çoğunu hissetmeyeceksin bile. o kadar gerilecek bir şey değil. dişçilere şimdiye kadar daha ağır işlemler de yaptırdım. kanal tedavisi, çektiğim ıstırap sıralamasında aşağıda kalır.

kolay bi süreç. acı pek yok. özele gitmek her daim daha rahat.
tek canını sıkacak kısım olayın uzaması olabiliyor.
iğne oluyorsun, bekliyorsun, diş arkalarda olunca daha çok vakit alıyor, ağzı açık tutmak yorabiliyor.
ama acısıydı vs pek yok.
haa sen yine de başlarda bi gergin olursun ama ilk kanaldan sonra diğerleri korkutmaz pek.

korkacak bir şey yok. sadece iğneyi hissedeceksin ama onda bile iğne yapmadan önce orayı soğuk havayla uyuşturuyor :) çürüğü oyması biraz sıkıcı. Ağzın sonuna kadar açık olacak, canın yanmayacak ekstrem bir durum olmazsa ama dişini oyduğunu, temizlediğini hissediyorsun. korkma, bugüne kadar 3 kere yaptırdım.

korkulacak bir şey yok. hiç bir şekilde acı hissetmeyeceksiniz. yalnız ben de tekrar edeyim devlete gitmeyin. 5 dakkada beşiktaş mantığıyla iş yapıyorlar.

bir ön bilgi, diş köklerinizin eğri olup olmadığını öğrenin. eğer eğriyse buna uygun aletlerle kanalın açılması gerekiyor aksi takdirde tatsızlıklar yaşanabilir, bu yüzden -aslında doktorun iş güzarlığı- bir dişimi kaybettim. aynısı başınıza gelmesin.

Titreşim emici ayak pad'leri var. Ben aldım bi nebze rahat ettim günlük yürümelerden. Ama çarşaf, battaniye falan atınca yine hayde hoppaaaa yapıyor.

~benim makinayı koyduğum yer ultra dengesiz bu arada asıl sebebi o. dengelemenin pek mümkünü olmadı bugüne kadarki girişimlerimde.

daha basit bi aciklamasi olabilir...
makinanin o:n ayaklarinin yuksekligi ayarlanabilir. Ilk once onu ayarlamayi deneyin.

adimlar:
ilk once makine bos ve calismiyor iken biraz itip kakip sallamaya calisin bakalim bir ayagi kisaymis gibi oynuyor mu. Eger makinanin on-ust-sag ve on-ust-sol koselerinden bastirince dengedeyse (hareket etmiyorsa)) arkadasininz dedigi problm olabilir.

Ama makina bosken dengeli degilse on trafta buunan ayaklarin uzerinde bulunan plastik diski yukari veya asagi dondurerek ayak yuksekligini ayarlayin. on-ust-say ve soldan oyntmaya calisinca makina yerinden oynamiyorsa ayar tamamdir.

Bir de uzerinde cok fazla agir ivir vizir koymamaya calisin makinanin.

Ayaklarında bir sıkıntı yoksa, amortisörü patlamış olabilir. Gürültülü ve titreşimli çalışır yine.

Ayaklarından ayar yapıp tam terazide durmasını sağlayın, büyük ihtimal düzelecektir.

kazan vidaları mı ne gevşeyince veya çıkınca önce bi yana kaymakla yetinirken sonraları bildiginiz dans etmeye başlıyor. bi usta kolayca halledecektir. bizdekine öyle olmuştu.

aklıma geekyapar damlanın çamaşır makinesinin yürüyüp kapıya dayandığı ve bu sebeple uzun süre banyoya giremediği geldi asdfadsfafasfas

sorunu tamirci çağırarak çözmüştü

su terazisiyle dengesini kontrol et. muhtemelen bundan kaynaklı bir durumdur

Öncelikle grip aşısı yaptırınca çocuk hasta olmayacak diye bir şey yok keşke öyle olsa. Grip aşısı geçen yıl en çok gribe yol açan virüs suşundan hazırlanan bir aşı yani farklı suşlarla yine hasta olucak zaten çocuk. Ayrıca aşı mantığı da çocuğu doğal yollardan uzaklaştırmak gibi bir şey değil. Kişiye o mikroorganizmayla ilgili antikor oluşturacak bir antijen veya zayıflatılmış mikrop veriliyor böylece mikrobun kendisiyle karşılaşınca şaşıp kalmıyor vücut. Yani zaten kendi karşılaşınca üreteceği antikoru önceden üretmiş oluyor

grip aşısının bi halta yaramadığına inanıyorum. Grip virüsü öyle çakal ki bir sene kuş gribi olarak, bir sene domuz gribi vb. olarak türeyebiliyor. Aşı olayı vücuda bağışıklık kazandırmak için yapılan bir şey ama her hastalığa, her virüse karşı işe yaramıyor. kaldı ki semt polikliniğindeki doktor amca şunu söylemişti: her soğuk algınlığı, nezleyi grip zannediyorlar. gerçekten grip olsa birisi ciddi anlamda yattığı yerden kalkamaz, hatta ölüme kadar bile götürür.

grip aşısı potansiyel olarak o sene beklenen en ölümcül ve en yaygın grip suşlarını içeriyor. Onun dışında pek çok grip virüsü daha var zaten. Aşıdaki yakalanıldığı takdirde en çok zarar verebilecek olan. Ayrıca grip ve nezleyi karıştırıyorsunuz. Grip öyle aman yakalanayım sonra atlatırım tarzı bir hastalık değil. Yakalanıldığı zaman bir hafta insanın yerinden kalkamadığı kadar ağır bir hastalık. Sizin dediğiniz hastalık zaten nezle ve onun için ilaç bile yok, yakalayıp geçiriyorsun işte.

Lütfen konu hakkında bilginiz olmadan, hakkında binlerce doktorun, bilim adamının çalıştığı konularda fikir beyan etmeyin. Grip aşısının bir faydası olmasa WHO başta olmak üzere pek çok sağlık kuruluşu, enfeksiyon hastalıkları profesörü ve pek çok aile hekimi bunu tavsiye etmezdi. Bugün grip aşısına laf eden yarın Kızamık, Polio aşılarına laf eder, sonra 30 yıldır ülkemizde görülmeyen hastalıklar salgın oluşturur.

@nundu kızamık aşısından filan bahsetmişsiniz. Kimsenin kızamık, hepatit b, tetanoz vb. aşılara karşı çıktığı yok. grip kendi genetik yapısını diğer viral hastalıklara göre çok kolay değiştirebilen, güncelleyebilen bir virüs. İşte bu yüzden grip aşıları diğer hastalıkların aşılarına göre fazla işe yaramaz. Sizin bu sene yaptırdığınız grip aşısı aslında geçtiğimiz döneme ait hazırlanmış bir aşı. Bu sene, dönem yeni bir modelle karşınıza çıktığında aşınız bir şeye yaramayacak.

bir çok doktor bu aşıyı önerirken aynı oranda önermeyen doktor, uzman da mevcut.

@silah taciri

ben de aynı şeyleri söyledim zaten, tıp fakültesinde okuyorum konudan haberdarım :)

demek istediğim bugün grip aşısına karşı çıkan yarın aşı programındaki diğer aşılara da karşı çıkar ki türkiye'de son bir iki yıldaki aşı karşıtlığının yükselişini görüyorsunuzdur.

Benim fakültemdeki enfeksiyon ve çocuk hastalıkları hocalarının hepsi grip aşısını öneriyor. Ege Üniversitesi gibi Türkiye'de tıp konusunda en iyi okullardan birinde okuyorum ve hocalarımın hepsi kariyerlerinin bir döneminde yurt dışında çalışmış kişiler. Grip aşısını sağlıklı 25 yaşında biri yaptırmasa da olabilir ama 3 yaşındaki bir çocuk ya da 65 yaşında birinin yaptırması tavsiye ediliyor.

bu grip aşısına inanmayan insanları anlamakta zorlanıyorum.. ben 10 yıldır düzenli aşı oluyorum 10 yıldır bir kere bile grip olup yatağa düşmedim.. bazen çok ağır grip geçirdiği halde işe gelen insanlarla aynı ortamda bulundum, ertesi gün hafif bir baş ağrısı oluyor sonra birşey olmuyor yani resmen aşının işe yaradığını görüyorum.. neyse herkesin kendi bileceği şey..

internetten bi araştırmak lazım. doğrusu kesin yazıyordur.

Ergen diyorum ben. Tecrübesiz insan.. Ben de onlarca ülke gezdim Türk mutfağı üzerine tanımam.

Türkiye'yi ben de çok eleştiriyorum. Ben de burda Türklerle sırf Türk oldukları için samimiyet kurmuyorum. Fakat her şeyin bir sınırı var. Sınırını geçelim kişisel fikri ancak Türkiye içinde yaşayanlar ve nefretle terk edenlerin düşündüğü kadar leş bir ülke değil. Uzun süre yurtdışında yaşayıp, Türkiye'yi nadiren ziyaret edince farkediyorsun bazı şeyleri.

Herkes kötü yanlarının farkında ama bazen yazınca küfreden oluyor çünkü sözlükteki politik doğru Türkiye'yi göm, Avrupa'yı ölümüne öv diyor.

İsveç'te bazı dangalak Türkler var mesela ırkçı parti SD'yi destekliyor. Adamlar nazi, düz kafatasçı hepsinin geçmişten kaydı kuydu var. Bıraktım beyazı püripak İskandinav değilsen köpekten farkın yok gözlerinde ama bizim salak kendisini Bulgaristan göçmeniyim diye (Bulgarlar buraya dilenmeye gelen en alt profil insanlar) beyaz zannedip olmadığı ırkın savunuculuğunu yapıyor.

Öyle çomar tipler de değiller ha. Okullarda okumuş, büyük şirketlerde çalışan beyaz yakalılar bunlar. Gel gör ki kavanozda büyümüş süt çocukları oldukları için her şeyden bihaberler.

Kim bilir belki benden bahsettin ama ben böyle olduğumu düşünmüyorum zira benim Avrupa'yı kötüleyen entey'lerim de var(bkz: isveç'ten nefret etme nedenleri)

Mobildeyim edit yok bkz yanlış olmuş.
eksisozluk.com

Doğrusu bu

(bkz: aşağılık kompleksi)

kaplumbağa

sarhoşken evet, ayıkken hayır.

Müzik yoksa da kendim söyleyip yapıyorum

youtu.be

youtu.be

evde yalnızken evet yapıyorum. gereksiz sesler, hareketler filan.. söylemenize gerek yok, normal olmadığımı biliyorum :)

yaş ilerledikçe hepsi geçiyor ve normale dönüyorsun merak etme :)

Yalnızken evet.

Rap dinlediğimde ayağa kalkıp dans ediyorum ben. Tek yapabildiğim dans bu:

www.youtube.com

Her daim evet. Nerede olduğum fark etmez. Metrobüste de yapıyorum bunu. Tabii metrobüste bu kadar keskin yapmıyorum. Ne bileyim sadece parmaklarımı hareket ettiriyorum falan.

Bence bunu yapmıyor olmak normal değil. Müzik yahu bu. O hayali enstrümanı çalacaksın yani.

Her ortamda yapıyorum. Evde, otobüste, metroda vs. Hatta hastane içinde derse giderken bile müzik dinliyosam gaza gelmiş sekilde elimle air guitar çalip ritme gore havali havali yuruyerek gidiyorum. Bi gün bi hocam görüp azarliycak kesin :(

Metroda falan mesela ayakta tutunurken tutunduğum demirde gitar caliyomuş gibi falan yapiyorum, şarkiyi agzimi oynatarak söylüyorum. Arada bateri caliyo gibi yapiyorum. Eğleniyorum yani müzik dinlerken

ben nadir kaptırırım müziğe kendimi, ama kardeşim senin bir tık üstün. evde sürekli -saat isterse 12 olsun- oyun havası açıp oynuyor biz de manyak diyoruz. ama işin şakası hayat dolu, enerjik bir insan.

EVET. ve sokakta çalanlara dikkat ediyorum. yani çok sevdiklerimi, çok hareket verenleri açık alanda dinlemiyorum. çalıyormuş gibi değil, ben dans ediyorum istemsizce. popo oynamalı filan. bu mutsuz çirkin insanlar arasında tehlikeli hareketler. bi de keyifle gülüyosan ohooo. keyiften cinayete ışık hızı >:(

Ben ellerimle çok hoş figürler sergiliyorum hareketli müziklerde. Adnan oktar gibi değil ama...

Var :)

tabii.
genelde yalnızken yapıyorum.
bazen de benzer müizk zevkine sahip olduğumuz arkadaşlarla.

Ben de yalnızken yapanlardanım. Hatta bir kaç kere kafa sallarken omzumu incittim. Ama konserlerde -eğer kafam çok çok iyi değilse- yeni kesilmiş kütük gibi bir köşede dikiliyorum :)

ortamina gore degisiyor. mesela, yalniz iken evet. ancak elimi kolumu ve bacaklarimi sallamaya useniyorum tabii. basimi ust vucut bolgemi muzuigin akisina birakiyorum.

arkadaslar ile odadayken dans seanslari duzenliyoruz.

yabancilarin oldugu ortamda muzik dinlerken, ortamda iskandinavlar gibi duruyorum.